4/02/2011

İmkansızlık abideleri



Modern dünya mücevherleri

New York’ dan Tokyo’ya uzanan yükseltilerin yeni durağı İstanbul. Çelik, cam ve betonun harika uyumlarıyla gelişen gökdelen yarışı ve dünyanın yeni çekim alanı Dubai efsanesi...

…”Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim” dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar. Sonra, “Kendimize bir kent kuralım” dediler, “Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.”… D Not 11:9 (Tekvin - Tevrat)

Babil halkı o yıllarda tanrıya yakın olabilmek için kendi yöntemleriyle gökyüzüne yaklaşma planları yapıyordu. Yüzlerce yıl sonra insanoğlu modern mimarinin de etkisiyle gökyüzüne yakın olma planlarını sürdürüyor. Tuğla yerine çelik, zift yerine güçlü betonlar kullanan insanoğlu en dayanıklı ve gösterişli malzemelerle yaptıklarını süslüyor. Göklere erişecek kule inşa edip ün salma amacı da pek değişmiş değil.

Çeliğin binalar için kullanılmasıyla oldukça dayanıklı binaların yapılabileceği anlaşılır. Özellikle Manhattan gibi arsa yönünden mucizevi ihtayaçlar içine giren yatırımcılar az alanda yüksek işler yaratma projelerine de destek verir. Böylece New York şehri yükselmeye, insanlarda büyülenmeye başlar. Mimari büyüklüğün aslında ekonomik ve estetik büyüklük olduğunun da anlaşılmasıyla ortaya bir taht mücadelesi çıkar. İlk zamanlarda New York ve Chicago arasında en yüksek bina yapma yarışı başlar. Empire State ile uzun süre hayranlık ve büyüleme konularında insanları etkileyen NYC, Chicago’nun Sears Tower’ı inşa etmesiyle bu unvanını kaybetme riski yaşar. Sonrasında Dünya Ticaret Merkezi’nin inşası ve Kuzey kulesine dikilen anten sayesinde NYC kurulduğu tahtı kimselere vermeme konusunda kararlı olduğunu kanıtlar.

Ekonomi devlerinin yuvası haline gelen gökdelenler modern mimari nimetlerini de sonuna kadar kullandıkları için şehirleri yeni cazibe ve lüks merkezi haline getirir. Gökdelen çevresinde ki araziler anında değer katlarken, birer prestij simgesi haline gelen gökdelenler de en kıdemli marka, otel ve restoranların yuvası haline gelir. Bir gelişmişlik göstergesi haline gelmeye başlayan cam ve çelik kombinasyonları 20. yüzyıl sonlarında Amerika sınırlarını aşarak dünyaya yayılmaya başlar. Malezya’da tamamlanan dünyanın en büyük ikiz kuleleri Petronas da Amerika eksenli yükseltinin başka ülkelere yayılmaya başladığını da kanıtlar.

Tokyo, Hong Kong, Paris, Londra, Shangay, Mexico City derken dünyanın dört bir yanından arşı delme çalışmaları başlar. Ekonomi piyasasına yeni eklenen ülkeler, inşaat sektöründe yaşanan gelişmelerle zor arazilere bile yüksek bina yapımının sağlanması yarış alanını genişletir. Tokyo, Hong Kong gibi artan nüfusa yer bulmakta zorlanan şehirler ister istemez bu yükseltinin içinde kendilerini bulur. Bu yarışı uzaktan ve yer seviyesinden izlemeyi tercih eden Ortadoğu ise son yıllarda girdiği yarışa çok farklı bir soluk getirir. Dubai’de yaklaşık 20 yıl önce çıkan petrol büyük bir değişime ön ayak olur. Ortaya çıkan sonuçlarsa kesinlikle hayranlık verici...

Birleşik Arap Emirlikleri’nin en küçük ülkelerinden biri olan Dubai kendilerine yaklaşık 100 yıl yetecek olan petrol rezervlerinden daha değerli bir yatırım aracı elde etmiş durumda. Turizm ve ticaret merkezine dönüşen Dubai çöl içinde mucizeler yaratmayı sürdürüyor. Sadece bilim kurgu filmlerinde rastlanabilecek projeler cesur hareketlerle bir bir hayata geçiriliyor. Önce denizi doldurarak yapılan ultra lüks otel Burj Al-Arab, sonra görenlerde hayranlık yaratan Palmiye şeklinde bir yapay ada ve en sonunda da bittiğinde dünyanın en yüksek binası olacak olan Burj Dubai. Petrol zenginliğini oldukça akıllıca bir yatırımla değerlendiren sermayedarlar oluşturdukları dev yapım şirketleriyle sadece ülkelerinin değil dünyanın da çehresini değiştirmeyi üstlendi.

Ülkelerinde yarattıkları mimari eserleri farklı ülkelere de taşımak isteyen Arap yatırımcıların yeni hedefi ise İstanbul. Önemli bir deprem kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle, zaten var olan trafik sorununu arttıracağı endişesiyle de karşı çıkılan Dubai Towers İstanbul bahsi geçen arazinin de alınmasının ardından başlayacak. Toplam 46 bin 241 metrekare ticaret ve konut alanına sahip Levent'teki İETT garajı arazisi Sama Dubai firmasının 705 milyon dolarlık teklifiyle daha da yükselecek. Yapılması planlanan kulelerin içinde otel, alışveriş merkezi, iş merkezleri ve konutların bulunması planlanıyor. İstanbul’un gökdelen alanı olarak ayrılan Levent bölgesinde arazilerin satışıyla çevre konutların fiyatları da yaklaşık %50 ila %100 arasında ki oranlarda arttı. Bittiğinde çevre arazilerin görüntüsünü de oldukça değiştireceği anlaşılan Dubai Towers Türkiye’nin de en büyük binası olacak. Şu an en yüksek bina olan İş Kuleler’in yaklaşık 3 katı yüksekliğinde olacak.

Konut, iş ve yaşam alanı üçlemesinde kurulan kuleler bir insanın tüm ihtiyaçlarına cevap vererek hayatlarını gökdelen içinde rahatça geçirmesine imkan yaratıyor. Bir nevi post modern fildişi kule görüntüsü çizen yapılar aslında sadece bir başlangıç. Özellikle Türkiye için ilk kez bu denli büyük bir yapı düşünülürken farklı ülkeler görsel şaheserleri hayata geçirmeyi hızlandırıyor. Eski Doğu bloğu ülkeleri, Rusya ve nispeten sakin bir seyir izleyen Londra yakın gelecekte atağa kalkmaya hazırlanıyor. Uzak Doğu ülkeleri, NYC, Chicago ve Dubai’nin ancak beyaz perdede görebileceğimiz projeleri hayata geçirmek için hızlandığını da ekleyelim. NYC’ye kurulması planlanan 3 yeni ticaret merkezi, Chicago ya ultra büyük burgu gökdelen Spire, Tokyo’ya deniz üzerine dev cam piramit kent, Hong Kong’a biyonik kule bunlardan sadece birkaçı. Dubai’nin en yüksek binası Burj Dubai bittiğinde 808 metre yüksekliği ( yaklaşık 162 kat) ile tam anlamıyla bir cazibe merkezine dönüşecek. Sadece gökdelen olarak değil yeni bir yaşam kompleksi olarak düşünülen yapı bittiği zaman yapay bir göl, dünyanın en büyük alışveriş merkezi, ilk Armani oteli, dünyanın en hızlı asansörü ve devasa bir konut alanı olacak. Birçok ilki bünyesinde barındıran bu yapının rekorlarını da kıracak yeni bir proje yakında başlayacak, üstelik yine Dubai’de.

Al Burj dünyanın en büyük el yapımı adasının yanında yükselecek olan bir imkansızlık kulesi. Öyle ki ilk kez gökyüzüne 1km nin üzerinde bir yapı inşa edilecek. 1000 ila 1600 metre arasında olacak. Bu da yaklaşık 93 ülkenin en yüksek noktasından daha da yüksek bir noktayı gösteriyor. Dubai’nin değil, dünyanın ikonu olması planlanan yeni yapı Dubai kentini de ultra lüks mücevher anıtlar mabedine dönüştürecek. Gökdelen yarışını açık ara önde götürmeyi düşünen Arap yatırımcılar kaynak sağladıkları projeler ile zenginler için hac mekanları yaratarak yer altı zenginliklerini yer üstüne dokumayı sürdürecek.

Babil halkı tanrıya yakın olabilmek amacıyla başladıklar inşaatlarında yaptıkları kulenin güzelliğine kapılıp tanrıyı unutunca kötü bir sonla karşılaşır. Yüzyıllar sonra farklı yerlere dağılan zenginleri bir araya getirmeyi başaracak olan devasa yapılar aynı hataya düşmeden yükselmeyi sürdürüyor. Nasıl olsa tanrıya daha yakınlar.

Akşam Gazetesi, Brunch ekinde yayınlanmıştır.