4/02/2011

“Seksten bile güzel!”


Sex And The City’nin takıntısı, Madonna’nın seksten daha güzel ve daha uzun diye tanımladığı giyilebilir heykeller Manolo Blahniks.

Sex And The City dizisinden unutulmaz bir sahne; Carrie Bradshaw (Sarah Jessica Parker) lezzetli bir yemek sonrası Soho’dan ayrılırken New York’un ihtişamlı ışıltısında kaybolur. Arka sokaklarda ilerlerken sürdüğü YSL rimel ve Gucci farlar, korku dolu gözlerini saklamaya yetmez. Birden bire korktuğu şey olur ve dona kalır. Bir yan kesiciyle göz göze gelmiştir. “Lütfen efendim” diye yalvarır. “Fendi çantamı alabilirsin. Saatimi ve yüzüğümü de alabilirsin. Ama Manolo Blahnik’lerimi alma!”

Yeniçağın son vebası, kadınlar kadar erkekleri de vurmayı başarmış durumda. Çanta ve ayakkabı konusu bir ihtiyaçtan, bir lüksten öteye ilerleyip bir fetiş, tutku ve hayatın anlamına dönüşmüş durumda. Bu akıma kapılırsanız eğer ayakkabı ihtiyaç kavramını aşıyor. Kısa süre içerisinde yeni bir odaya ihtiyaç duyacak kadar çok ayakkabınız olabilir. Yeryüzünde ki bu cenneti yaratmanın en iyi yolu ise Manolo Blahnik’in tasarımları.

Carrie’nin şanssız gün sonunda, yankesicinin sadece Manolo Blahnik’lerini çalıp başka hiç bir şeye dokunmaması da trajediden öte markanın büyülü ekseni hakkında fikir veriyor. Bu çekim gücüne herkes kapılabilir. Herkes derken tabi ki hayranlık kısmını kast ediyorum. Yüksek fiyatı nedeniyle kendisinin ulaşılması zor bir yıldız konumunda olduğunu belirtmek gerek. Bu yıldızı yaratan da markanın aynı adlı dahi tasarımcısı Blanik.

Manolo Blahnik 1942 yılında Kanarya adalarında doğduğunda ilham veren bir cennetin içindedir aslında. Çek asıllı bir baba ve İspanyol bir annenin yüksek zevkleri, moda tutkuları ve seyahat aşkları bu cennette buluşunca ortaya Manolo gibi bir kokteyl çıkıyor. Annesinin daha o zamanlarda ki ayakkabı merakıyla yerel ayakkabıcıların yolunu aşındırması normal olabilir. Onları ikna edip kendisine sandalet yapımını öğretmelerini sağlaması ise kuşkusuz daha akıllıca bir hareket. Öyle ki annesini iş yaparken izleyen Manolo’nun yüksek zevkleri de böyle şekilleniyor.

Blahnik diplomat olması umuduyla Cenova’ya siyaset okuluna gönderilir. Ama o bir dönem içinde mimari bölümüne geçer. Zaman içinde sanat tutkusunun farkına varır ve Paris’e sanat okumaya gitmeye karar verir. Saint German’da vintage giysiler satılan bir dükkanda çalışır. Sonrasında babasının İngilizce öğrenme tavsiyesiyle Londra’ya taşınır. 1971 yılında New York’da iş bulma umuduyla Amerika Vogue dergisinin editörüne bir portfolyo hazırlar. Arkadaşı Paloma Picasso sayesinde tanıştığı editörün tasarımları hayretle incelemesi sonucu akılcı bir yorum alır. Editör, “kendi ayakkabılarını yapmalısın, çizimlerin aksesuarların çok güzel. Git ve ayakkabı yap” der. Londra da ayakkabı üretim serüveni böylece başlar. Şanslıdır ki bütün Vogue dergisi editörleri tasarımlarına bayılır. Kısa süre içerisinde ilerleyen başarısı ona New York’da bir mağazanın kapılarını da açar. Sürekli ayakkabı teknikleri üzerinde çalışır ve şık bir avantgarde görünümü sonsuza kadar giyilebilecek bir sağlamlıkla buluşturmaya çalışır. Fazlasıyla başarırda… Öyle ki, Londra Royal College of Arts’da fahri doktora ünvanını alan "Manolo", ismini pahalı ve güzel ayakkabılar için kullanılan bir terim haline getirir. John Galliano, Christian Dior ve Oscar de la Renta gibi isimler içinde ayakkabılar yaratan Manolo moda dünyasında kendi ismini duyurmanın yanında ayakkabı fenomeninin gelişmesine de katkı sağlar.

Hiçbir eğitim almamasına rağmen bir heykeltıraş gibi ayaklara en uygun şekli inceler ve deneyimlerini çoğaltır. 90’lar sonunda Blahnik, ünlü moda yazarı Colin McDowell ile konuşmasında şöyle der: “Ayakkabı ve sanat konusunda 20 yıldan fazla bir süredir çalışıyorum. Her yöntemi biliyorum. Ayakkabının kenarlarını nasıl kesmem gerektiğini biliyorum. Ayak parmak çizgilerinin de sakladığı gizli seksiliğin farkındayım. Sadece ilk iki ayrımı göstermeniz gerekli. Ökçelere gelirsek… Bir denge sorunu olmasına rağmen 12 santimetre yükseklik güvenli hissettirmeli. Bu nedenle her topuğu kendime göre tam istediğim gibi olana kadar, önce makine ile yontuyorum sonra elimle, keski ile şekil veriyorum.”. O yıllarda bile ayakkabılarıyla kendisi ilgilenen dahi tasarımcı şimdilerde otuzuncu yılını aşmış olmanın getirdiği mutluluğu kutluyor. Londra Tasarım Müzesi’nde moda hayranlarının karşısına çıkan tasarımlar aslında yıllardır Hollywood yıldızları tarafından yakından takip ediliyor. Bu giyilebilir heykeller ise artık Türkiye’de.

John Galliano, Christian Dior ve Oscar de la Renta gibi isimler içinde ayakkabılar yaratan Manolo moda dünyasında kendi ismini duyurmanın yanında ayakkabı fenomeninin gelişmesine de katkı sağlar. Madonna’nın “seksten bile iyi” olarak tanımladığı ayakkabılar ilk olarak Harvey Nichols’da satışa çıkacak. Markanın Türkiye’de bir mağaza açmak istediği de gelen haberler arasında. Fiyatları 500 dolardan başlayan tasarımların müdavimleri arasında Kylie Minogue, Jennifer Aniston, Sarah, Jessica Parker, Victoria Beckham, Kate Moss, Naomi Campbell ve sıralamakla bitmeyecek birçok isim bulunuyor.

Sex And The City dizisi sayesinde özellikle Amerika’da herkes tarafından bilinir bir zevk nesnesi haline gelse de başarının kuru gürültü ile gelişmeyeceği de gerçek. Her bir ayakkabısını sanat eseri tarzında önem verip yalnız başına çalışan Manolo, küçük tasarımlarına harcadığı zamanı şimdilerde zirvelerde geçirerek dengeliyor.

Son tasarımlarında alışıldık topuklu ayakkabılardan uzaklaşan Blahniks farklı bir çizgi yakaladı. Ayak gibi yüz ölçümü küçük bir alanda harikalar yaratan tasarımcı üretkenliğin bitmeyeceğini de kanıtladı. Müzede sergilenmeye değer bir eser ya da ünlülerin imrenilen ayakkabıları… Her şekilde değerli bir aksesuar olduğu kesin.

Aranızda obsesif ayakkabı tutkunları varsa Manolo Blahniks’in İngiltere Bath’de ki evini bulmaya çalışsın. Zira kendisi evinde yaklaşık 10 bin ayakkabı ile vakit geçiriyor.

Akşam Gazetesi, Brunch ekinde yayınlanmıştır.